- TAKMİŞ
- Cem'etmek, toplamak
Yeni Lügat Türkçe Sözlük . 2009.
Yeni Lügat Türkçe Sözlük . 2009.
TAKMİS — (Kamis. den) Gömlek giydirme … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bilezikli — sf. 1) Bileziği olan 2) Bilezik takmış olan Panjurun gölgesinde beliren altın bilezikli, zayıf bir kadın kolu gördüm. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
elmaslı — sf. Elmas takmış olan Zenginliğe doğru kendimde bir yakınlaşma duyar, elmaslı, kürklü kadınlara sokulmak isterdim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözlüklü — sf. Gözlük takmış olan, gözlük kullanan Posta müvezzilerinden gözlüklü olanı, ta uzaktaki masadan lafa karıştı. H. Taner Birleşik Sözler gözlüklü yılan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kravatlı — sf. Kravat takmış olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
küpeli — sf. 1) Küpe takmış olan 2) Küpeye benzer bir deri uzantısı olan Küpeli horoz. 3) is., bit. b. Küpe çiçeği … Çağatay Osmanlı Sözlük
nişanlı — is. 1) Evlenmek için söz verip yüzük takmış olan kimse, adaklı Bir gün nişanlınız size koyu al renkli karanfiller gönderecektir. S. F. Abasıyanık 2) Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olan kimse Birleşik Sözler uzatmalı nişanlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ocak — is., ğı 1) Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar. Halikarnas Balıkçısı 2) Şömine Ocağın önünde oturup acayip bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölümsüz — sf. 1) Hiçbir zaman ölmeyecek olan, ebedî, layemut Nerede o süngü takmış birliğinin önünde ölümsüz gibi saldıran genç subay? A. İlhan 2) Hiç unutulmayacak, daima anılacak olan, ebedî … Çağatay Osmanlı Sözlük
peçeli — sf. Yüzünü örtmek için peçe takmış olan … Çağatay Osmanlı Sözlük